Baba evine dönüş!

Ahhh Fransam, ah güzel Lyon'um, ne çok özlemişim uçaktan indiğim an anladım. İnsanın doğup büyüdüğü yer  gerçekten farklı oluyormuş. Evet türküm, "memleketim" burası ama ben hala burda kendimi yabancı hissediyorum. Benim "memleketim" orasıymış gibi. Aslında buraya yerleştiğim den beri anladım bunu. Ne kadar benimsediğimi orayı. Ankara yormuş beni her anlamda. Bir de tabi doğumdan sonra mola vermek, nefes almak, ev işleriydi, yemekti, yanlızlıktı hic birisini dert etmemek 3 hafta boyunca paha biçilemezdi.

Nitekim de öyle oldu. Bol bol gezip, bol bol alışveriş yapıp, ailemle hasret giderdim ve en önemlisi hiç bişeyi takmadım kafama. Postpartum depresyonu namı diğer lohusa depresyonu yaşamışım meğer, bunu farkettim ordayken ama bu konuyu ayrı bir yazı da ele almayı düşünüyorum.



Oğlumun seyahat boyunca hiç ağlamaması, çok sakin olması ayri bir keyif verdi. İstanbul aktarmalı uçmak ayrıca korkuyodu beni. Neyse ki korktuğum başıma gelmedi. Gidişte de dönüşte de üzmedi annesini benim böceğim. Tam tersi güzel bir macera oldu :) İnşallah bundan sonra ki seyahatlerde de böyle neşeli olur! 







Odama girdiğimde, babamın genç kızı gibi hissettim yeniden. Herşey aynı yerde değişmemiş (babamın odamın bir bölümünü kendine home ofis yapmış olmasını saymazsak :P), bir sene bile kullanmadığım eşyalarım, peluşlerım, duvardaki fotoğraflarım, pyjamalarım :) Ablamın da bir kaç gün babamların evinde kalması gerçekten eskisi gibi, hiç evlenmemişiz gibi hissettirdi hepimize. Tekrar bir aradaydık HEPİMİZ. Sanırım bu 3 haftayı özel kılan da bu oldu. Tek bir fark vardı, oda oğluşumun olması, ki bu zaten en büyük mutluluğum oldu onunla Lyon'u gezmek, ailemle arkadaşlarımla tanıştırmak. Hatta, 5 yaşındaki kardeşımın bebeklik eşyalarını oğluma kullanmak nasıp olması ayrı bir güzeldi. Ne beşik ne banyo ne puset sorunumuz oldu teyzesi sağolsun :) 




Parc de la tete d'or



Fransayı Türkiye'den ayıran en büyük nedeni sanırım sakinliği. Ankara çok gürültülü, trafik çok karmaşık, hayat çok hızlı 7/24 saat olaylı, her yer cafe, her yer restoran, her yer eğlence. Fransa tam tersi. 7'de hayat biter, pazar günleri her yer kapalı, oturacağın aman aman bir cafe yok, akşam olduğunda dışarda kimsecikler olmaz. O kadar alışmışım ki buranın temposuna, sanki bilmiyomuş gibi ablam hadi acele et mağza kapanacak dediğinde "ne kapanması saat daha 7" dedim durdum. 

Canım ablam...O olmasaydı bu 3 haftalık tatilim çok farklı olurdu. Onun sayesinde keyfini çıkarabildim her şeyin. Özgürlüğüme kavuşmuş gibi, resmen çıldırmış gibi alışverişe dalıyordum, oda arkamdan Emir'le geliyodu. Onun sayesinde kendime güven geldi, bebeğimle normal hayatı yaşamaya onun sayesinde başladım. Korkuyodum öncesinde çıkmaya. Ya ağlarsa, ya hastalanırsa, ya eziyet ediyorsam kendi keyfim için... Bu yüzden ablamın hakkını ödeyemem. Teyze gerçekten anne yarısıymış bunu ikimizde hissettik. 3 hafta boyunca hem annem hem arkadaşım hem ablam hem sırdaşım yetmezmiş gibi bir de şöförüm oldu :))


Oğlumu hiç bırakmadım evde anneme, hep yanıma aldım ve çok keyifli oldu. Henüz bırakma aşamasına ulaşamadım ne yazık ki, kıyamıyorum hiç, sanki kötü anne olurmuşum gibi geliyor bırakırsam. Ama olsun zaten temiz havayı aldığı an uyuyodu :) Şansıma hava o kadar da soğuk olmadı gündüzleri, akşamları da genelde evdeydik ya da misafirlikte.



Kuzenimizin düğünü için kıyafetimiz :)

 3 kg almama sebep olan şeyler :(

Basilique de Fourviere



Fourviere'den Lyon manzarası


Rhône nehri








Tatil bitti, gerçek hayata döndük. İlk günler tekrar yalnızlığa dönmek tabi çok zor oldu. Ama buna alışmam lazım. Benim hayatım artık burda, ailemden sevdiklerimden uzak. Önemli olan huzurlu ve sağlıklı olmak. Çok şükür ki eşim de beni hep destekliyor. Zamanla herşeyin daha iyi olacağına inaniyorum inşallah.

Bugün hava harika, bu güzel havanın tadını çıkarmanın vakti geldi. 

Herkese mutlu haftasonları!







Yorumlar